Çavdar Tarlasında Çocuklar İnceleme
- Oğuzhan Kaya
- 23 May 2019
- 5 dakikada okunur

Aslında çavdar tarlasında çocuklar, 16 yaşındaki bir çocuğun okuldan atıldıktan sonra eve gitmeden önce geçirdiği kısa bir zaman diliminde geçiyor ve psikiyatri kliniğinde sonlanıyor. Okurken sürekli kikir kikir güldüğüm bazen sinirlendiğim bir kitap oldu Çavdar Tarlasında Çocuklar.
Kitabın ana karakteri Holden. Holden gerçekten farklı bir çocuk, içi çoğu zaman nefretle dolu, kimseyi ve hiçbir şeyi sevemiyor. Holden, yalancı bir çocuk aslında ve kendisi bu yalanları istediği kadar uzatabildiğini söylüyor. Filmlerden, oyunculardan, gittiği okullardan, çevresindeki çoğu insandan ve tabii en önemlisi "insanların sürekli yapay olmasından" hiç hoşlanmıyor. Ayrıca kendisi oldukça uyumsuz ve kararsız bir karaktere sahip. Holden'ın sevdiği tek karakter kardeşi Phoebe. Ki zaten Beril karakterleri anlatırken anlayacaksınız, sevilmeyecek bir çocuk değil gerçekten zeki ve tatlı bir kardeşi var. Kitabı okurken bazı yerlerde Holden'a sinirlenebiliyorsunuz ancak hemen sonrasında onun bir çocuk olduğu aklınıza geliyor ve bir şekilde yatışıyorsunuz.
Holden'ın kırmızı bir avcu şapkası var kitapta en çok bahsi geçen şeylerden biri bu şapka. Holden şapka için şunları söylüyor: "Bu şapkayı taktığımda sanki hedef alır gibi bir gözümü kapatıyorum. Bu insanları avlamak için kullanılan bir şapka. İnsanları vuruyorum bununla." Burada bu çocuğun insanlardan ne kadar nefret ettiğini görebiliyoruz.
Holden'ın yapaylıktan yani yapmacılıktan ne kadar nefret ettiğini söylemiştim. Holden büyüklerin düzmece dünyasından nefret ediyor bence bunu en iyi anlayabildiğimiz paragraflardan birisi şu: (avukatlık için) "Avukatlık olabilir, sanırım; ama o da beni pek çekmiyor. Yani gidip masum herifleri kurtardıklarında iyi hoş seviyorum ama avukat olduğunda böyle şeyler yapmıyorsun. Tek yaptığın bir sürü para kazanmak, golf oynamak, araba satın almak, martini içmek ve kasılmak. Dahası var. Gidip heriflerin hayatını kurtarsan bile, bunu, heriflerin hayatını kurtarmak için mi, yoksa o iğrenç filmlerdeki gibi, felaket iyi bir avukat olduğun için herkesin sırtını sıvazlayıp seni tebrik etmek için mi yaptığını nereden bileceksin? Sorun da bu işte; asla bilemeyeceksin."
Kitap oldukça fazla argo kelimeler ve kabalıklar içeriyor bu açıdan kitabın dili Holden'ın karakteriyle tam bir uyum içerisinde. Örneğin internette şöyle bir bilgiye rastladım: Kitapta “kofti” sözcüğü 35, “çılgın” sözcüğü 77, “Allah’ın cezası” deyimi 245 kez kullanılmışken “mutlu” sözcüğü 2 kez kullanılmış.
Şimdi biraz olay örgüsüne geçmek istiyorum.
Holden'ın okuduğu ve atıldığı okulun adı Pencey. Pencey yatılı bir okul. Oldukça iyi bir okul yani kitapta Holden hariç herkes böyle düşünüyor. Holden bu okuldan ingilizce dersi hariç bütün derslerden kaldığı için atılıyor. Ama atıldığı tek okul Pencey değil, bu okul Holden'ın dördüncü okulu. Bu yüzden ailesiyle yüzleşmek istemiyor ve eve gitmiyor.
Holden kitap boyunca bir yerlerden bir yerlere gidiyor. Gittiği ilk yer de eski tarih öğretmenini Mr. Spencer'ın evi. Burada öğretmeni ona istemediği şeyler söyleyince tekrar yurda dönüyor. Ama burada oda arkadaşı Stradlater'la kavga ediyor çünkü Stradlater, Holden'ın daha önceden tanıştığı bir kızla bir gece geçiriyor. Ayrıca Ackley diye bir arkadaşı var kendisi gerçekten kaba, pis ve Holden'a göre aptal bir çocuk onunla da kavga ediyor. Okuldan kaçarken son kez koridora bakıyor ve ağlıyor ama neden ağladığını kendisi de bilmiyor. Kırmızı av şapkasını giyıyor ve "Uyuyun bakalım, geri zekalılar!" Diye avazı çıkığı kadar bağırıp kaçıyor.
Holden sonrasında New York'a gidiyor sokaklarda sarhoş olup dolanıyor. Yolda tanıdığı insanlarla karşılaşıyor ama hepsini yapmacık ve sahte buluyor. Sonrasında bir otele yerleşiyor otelde Maurice diye bir adamla tanışıyor bu adam ona bir seks işçisi ayarlıyor ancak kadın odasına geldiğinde Holden kadınla beraber olmak istemiyor ama kadına parayı veriyor ama kadın beş dolar az olduğunu söylüyor burada ufak bir tartışma yaşıyorlar ve kadın gidiyor sonrasında Maurice ile beraber takrar geliyor. Maurice, Holden'ı dövüyor ve cüzyanından beş dolarını alıp gidiyor. Holden yaşı itibariyle hormonları tavanda bir çocuk ve bu konuda kendisini bir sapık olarak görüyor. Aslında Holden'ın daha önce cinsel bir deneyiminin olmamasının sebebi de yine "yapaylık" konusu. Ikili ilişkilerde çıkarlarına göre davranmadığı için daha önce bir birlikteliği olmuyor bu konuda oda arkadaşı Stradlater, Holden için önemli bir örnek kendisinın yakışıklı olması dışında pek bir özelliği yok aslında ama ikili ilişkilerde yapay davrandığı için bir çok kadınla beraber olmuş.
Sonrasında Holden, eski kız arkadaşı Sally ile buluşuyor ancak bu kız Holden'ın nefret ettiği bütün o yapay şeylerden çok hoşlanıyor. Bereber film izleyip buz pateni yapıyorlar ancak Holden kendisini tutamayıp Sally ile kavga ediyor, Sally de kaçıp gidiyor.
Bu arada Holden'ın parası da baya azalıyor. Aslında okuldan çıkarken çok parası vardı çünkü büyükannesi o yıl doğum gününü iki kez kutlamış dolayısıyla iki kez Holden'a para yollamıştı ayrıca çıkarken daktilosunu da okuldan bir çocuğa satmıştı ama o kadar çok alkol alıp geziyor ki parası bitiyor.
Ayrıca Holden sürekli kardeşi Phoebe ile konuşmak istiyor ve onu özlüyor bunun üzerine gizli gizli evine gidiyor annesi ve babası evde yokken Phoebe'yi abileri D.B.nin odasında uyurken buluyor. Bu arada Holden aslında çocukları çok seviyor. Benim yorumladığım kadarıyla, çocuklar yetişkinlerin yapay dünyalarına dahil olmadıkları için ve oldukları gibi davrandıkları için seviyor. Burada şu alıntıyı okumak istiyorum: " Neyse, D.B.'nin odasına felaket sessizce girdim ve masa lambasını yaktım. Bizim Phoebe uyanmadı bile. Işıkta onu seyrettim bir süre. Orada yatmış, uyuyordu, yanağı yastığın kenarında. Ağzı iyice açıktı. Tuhaf bir durumdu bu. Yetişkinler böyle açık ağızla uyurken berbat görünürler ama çocuklar öyle görünmüyor. Yastığın üstü olduğu gibi tükürük olsa da, güzel görünüyor çocukar." Holden sonrasında Phoebe'yi uyandırıyor ve konuşuyorlar. Kardeşi ona sürekli "Babam seni öldürecek" diyor ama Holden çok da umursuyor sayılmaz. Holden, Phoebe'den biraz para alıp oradan da ayrılıyor.
Holden sonrasında okuldan öğretmeni Mr. Antolini'nın evide gidiyor. Burada hocası ona geleceği için çok güzel öğütler veriyor sonra Holden'a salonda bir yatak yapıyorlar ve uyuyorlar ancak gecenin bir köründe Holden uyanıyor ve öğretmenini saçlarını okşarken buluyor. Öğretmeninin biseksüel olduğunu düşünüyor Holden ve apar topar hazırlanıp kendisini dışarıya atıyor. Gidip geceyi bir tren istasyonunda geçiriyor sabah uyandığında da herkesten kaçmak istiyor batıda yeni bir hayata başlamak istiyor. Bu yeni hayatında Sağır taklidi yapmak istiyor çünkü daha önce de söylediğim gibi Holden insanlardan ve insanlarla ilişki içinde olmaktan nefret ediyor. Ancak kaçmadan önce Phoebe'yi görüp onunla vedalaşmak hem de ona olan borcunu vermek istiyor bunun üzerine Phoebe'nin okuluna gidip ona müzede buluşmak üzere bir not bırakıyor. Ancak Phoebe geldiğinde yanında kocaman bir bavulla gelir ve onunla birlikte kaçmak istediğini söyler. Holden bu teklifi reddediyor ancak kardeşi ona küsüyor. Sonrasında Holden kardeşine karşı kötü örnek olduğunu düşünüyor ayrıca kardeşinin ona küs kalmasına dayanamayıp kaçmaktan vazgeçiyor ve bu macera burada bitiyor.
Son olarak size okumak istediğim bir yer var aslında kitap sonları söylenmez ama zaten başından sonuna kadar anlatıyoruz hepsini.
"Size anlatacaklarım bu kadar. Eve gidince ne yaptığımı, nasıl hastalandığımı, buradan çıktıktan sonra önümüzdeki sonbaharda hangi okula gideceğimi filan anlatabilirdim herhalde size, ama canım istemiyor. Gerçekten istemiyorum. Bu zırvalıklar şu anda beni hiç ilgilendirmiyor.
Pek çok kişi özellikle de şu psikiyatrist herif, önümüzdeki Eylül ayında okula başladığımda kendimi derslere verecek miyim diye sorup duruyor. Bu çok salakça bir soru bence. Yani, bir şey yapmadan önce, ne olacağını nereden bilebilirsiniz ki? Yanıtı belli bunun; bilemezsiniz. Yemin ediyorum çok salakça bir soru.

Pek çok insanın hakkında konuştuğum içn üzgünüm. Bildiğim tek şey, size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra."
Comments